http://www.dr.com.tr/0000000346024,0000000369628/Eser/Kitap/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/Zamane-Asklari
Masallar masallar masallar…
Hani şu el değmemiş çocukluğumuzun en tatlı anları ve hayatımızın hep tozpembe olacağına inandırıldığımız o en saf günlerimiz…
Oysa çok sonraları anladık yanıldığımızı… Kaderimizin bize yazdığı masallar, çocukluk masallarımız gibi değildi çoğu zaman. Bizim masallarımız öyle saf, deli divane ya da dozajı kaçmış bir mutlulukla sürmüyordu. Üstelik hesapsız bir mutlu sonla da bitmiyordu. Hayat masallarımız daha acımasızdı, daha sıradan, daha kırıcı ve daha gerçek.
O çok sevdiğimiz çocukluk masallarımızın saflığı kandırdı bizi. Ordaki beyaz atlı prensleri bekledik, mükemmel aşkları istedik, hiç pes etmeden prensese kavuşmaya çalışan cesur yüreklerin var olduğuna inandık ve kötülerin sonunda cezalarını bulacağına düşündük.
Ve bir gün bir baktık; hiçbir şey bizim düşündüğümüz, umduğumuz, inandığımız ve beklediğimiz gibi değil. Hayatımızın bize sunduğu masallarda roller çocukluk masallarımızdakilerden çok farklı. Anladık ve kırıldık!
Böylece zaman akıp geçti ve biz daha fazla çocukluğumuzun saflığında kalamadık. Buna rağmen bir yanımız bazen safça inanmak istedi prenses olduğumuza ve hayatın bize her zaman güzellikler sunacağına. Hatta öptüğümüz kurbağaların prense dönüşebileceğine. Ama dönüşmediler… Ve dönüşmediğini gördüğümüz her an içimiz biraz daha kırıldı. Sonunda ise beyaz atlı prensin var olmadığını kabullendik ve pes ettik.
Saflığımızı kaybettikçe masallardaki tozpembe dünyaların aksine kendi dünyamızın bir renk cümbüşü olduğunu da gördük. En açığından en koyusuna her türlü rengi içinde barındıran karmakarışık bir tablo. İşte beklentilerimiz tam da o an değişti.
Kendi hayat masallarımızda bazen prenses olmayı seçtik, bazen sadece sıradan bir figüran, bazen ise birilerinin kötü cadısı. Çünkü bizim masallarımız kötü olabilecek kadar gerçekti!
Üstelik hayatımız boyunca tek bir masalımız, tek bir hikayemiz ve tek bir sonumuz olmadı. Zaman akıp giderken kendimizi birçok masalın içinde buluverdik, birçok değişik maceranın, birçok enteresan sonun.
Herkes gibi benim de birçok masalım olmuştu ve olmaya devam edecekti. Benim masallarım da çoğu zaman sıradan, basit, sıkıcı ve monotondu. Bazense tıpkı son masalımda olduğu gibi fırtınalı, karmakarışık, yorucu, hayal kırıklıklarıyla veya sürprizlerle dolu. Ben de masallarımın çocukluğumdakilerin aksine hep aynı sonla bitmeyeceğini biliyordum. Ne hep mutlu bitecekti ne hep iç karartıcı, ne hepsinin sonu sürprizlerle dolu olacaktı ne de umduğum gibi.
Bildiğim tek gerçek; yaşanan her masalın sonunda düşen elmaların olacağıydı. Bu elmalar; belki üç güzel dilek dileme hakkıyla gelmeyecekti ama hayat masallarımız devam ettiği sürece düşmeye devam edeceklerdi. Kimi sevincimiz, kimi üzüntümüz, kimi şaşkınlığımız kimi ise beklentimiz olacaktı.
Masallar hiç bitmedi ve biz hayatımızda açtığımız her temiz sayfayı bambaşka bir masalla doldurup elmalarımıza kavuştuk. Benim üç elmam da içinde bulunduğum masalın sona yaklaştığını hissedip, yepyeni bir sayfa açmaya hazır olduğum an düşüverdi.
Biri cesur vazgeçişim…
Biri korkularımla yüzleşmem…
Biri derin kararsızlığım…
Oluverdi.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.